Sonuçları görmek ve/veya aramayı sonlandırmak için "esc" tuşuna basın.

Kelebek Etkisi ve Yolun Güzelliği

kelebek etkisi

Film izlemeyi çok seviyorum, beni takip edenler için ara ara film önerilerinde de bulunuyorum. Artık özel mesaj ile film önerisi isteyen arkadaşlarımda olduğuna göre bu konuda merakım biliniyor duruma geçmiş. Hayatımda en çok etkilendiğim filmlerden bir tanesi “Kelebek Etkisi”, izlemeyenlerin mutlaka izlemelerini tavsiye ediyorum. Filmde ana karakterimizin hayatından parçaları defalarca izliyoruz, bir nevi zaman yolculuğu ile geçmişe dönüşüp yaptığı hatayı düzeltiyor. Hepimizin zaman zaman yapmak istediği bir süper güç. Fakat filmin en güzel tarafı aslında o düzelttiğimiz hatadan sonra bambaşka bir hayatın bizi bekleyeceğini görüyoruz. Geçmişte yaptığımız iyi veya kötü şeyler esasında şu anda yaşadığımız hayata sebep oluyor. Geçmişe dönüp düzelteceğimiz bir hatamız, daha sonrasında nelere yol açacak bunu bilebilmek oldukça güç. Onun için geçmişe takılı kalmadan önümüze bakmamız gerekiyor. Önümüze kelimesini özellikle kullandım, geçmişe değil denince geleceğe bakmamız gerekiyor gibi bir algı oluşmasın diye. Geçmiş geçmişte kaldığı gibi gelecekte gelecekte, bu nedenle her zaman anı yaşamalıyız ve anın tadını çıkarmalıyız. Bununla ilgilide yakın zamanda bir film izledim, “Dingin Savaşçı – Peaceful Warrior”. Asıl olan ne dün, ne gelecek, asıl olan şimdi… Bu filmi “Girişimcilerin İzlemesi Gereken Filmler” yazıma ekledim, halen o yazımı okumayan varsa mutlaka incelesin harika filmler var. Blogumda en sık güncellediğim yazım oldu, sanırım yakında o yazıyı baştan aşağı elden geçirmem gerekecek. Bazı alt parçalara ayırmam lazım ve filmlerin IMDB puanlarını koyup, kendime göre bir sıralama yapmam gerekecek.

Bu yazıya başlamadan önce aklımda başka başka şeyler vardı. 3 gün önce “Yazmanın gücü, haydi sen de yaz!” yazısını yazdıktan sonra, bak ilk günlerden yazmamaya başladın, yeni yazın nerede diye beni sıkıştıran arkadaşlarım olmaya başladı. Esasında blogumda yayınlamamış olsamda her gün yazmaya devam ediyorum, bahane üretmeden. Yazmam için artık bir sebep daha çıktı, bugün bir blogdan benim bloguma link gelmiş, gidip yazıyı okudum. Fatih Çelen blogunda “yazı yazmayı becerebilmek” isimli bir yazı yazmış. Bu yazıda Fırat’ın ve benim yazdığım yazılar bir şekilde onun tekrar yazmasına sebep olmuş. Ben olayı tam hatırlamasam bile Fırat’ın yazmaya başlamasına sebep olan yazıyı onunla ben paylaşmışım, onun yazmaya devam etmesi ise benim yazmaya başlamama sebep oldu. Kendi kendimi yazmaya ikna edemezken Fırat’ı yazmaya ikna etmem, benim yazmama vesile oldu. Kelebek etkisi aslında başladı ve bunu ben de başlatmadım. Hiç tanımadığımız biri olan Srinivas Rao’nun yazdığı bir makale, bu makaleyi türkçeye çeviren Birce Altay ve bu yazıyla karşılaşmama neden olan kimse. Kelebek Etkisi filmini izleyince neden kelebek etkisi olduğunu araştırmıştım. Bir bilim adamı olan Edward N. Lorenz’ın “kaos teorisi” adını verdiği teoriye göre “Amazon Ormanları’nda bir kelebeğin kanat çırpması, ABD’de fırtına kopmasına neden olabilir.” Olay ütopik gözükse bile, geçmişteki bazı olaylara baktığımız zaman çok küçük ayrıntıların hayatımızı ne kadar değiştirdiğini daha net görebiliyoruz.

Her gün yazma fikri yanında bir şeyi daha getirdi; düşünme. Bugün ne yazmalıyım, yazacağım yazıda nelerden bahsetmeliyim, acaba bunu iki farklı yazı halinde mi yazsam, bu konuda yazmak için şu konularıda araştırmam lazım gibi uzayan bir soru listesi.

Blogumu takip edenler az çok bilirler, çok fazla kişisel yazmıyorum ve genelde bir konu üzerine yazmaya çalışıyorum. Bu anlamda bu ilk yazım diyebilirim. Bugün konuyla alakalı, belkide alakasız aklıma gelen her şeyi yazıyorum. Bu tarzı sevenler olursa yorumda fikirleri ile birlikte paylaşırsa ona göre yazılarıma yön verebilirim. Yorumlarla alakalı olarak en alta eklemiyorum ki yazının tamamını okumayıp bir yukarıdan bir aşağıdan okuyan insanlar görmesin, gerçekten yazıyı okuyanlar görsün diye.

Bu arada yakın zamanda spora başladım. Yemek yemeyi çok sevdiğim ve hızlı yediğim için gelen kilolar, sürekli olarak bilgisayar başında oturma ve hareketsizlik ile birlikte vücudumda kalmaya devam ettiler. 110 kg gibi üst sınırları zorlamaya başlayınca spor yapmaya başlamaya karar verdim. Tek amacım kilo vermek değil esasında, düzenli olarak hareket etme ihtiyacı ve daha sağlıklı olma çabasıda var. Spora düzenli gitmeye çalışıyorum. Yürüyüşler, genelde salonda çalan 300 500 300 500 müzikler eşliğinde yapıldığı için sıkılıyorum. Ben de alternatif bir şeyler aramaya başladım. Bugün ilk kez denedim ve sanırım sürekliliğide olacak. Sesli kitaplar. Daha önce duymuştum ama deneme fırsatım olmamıştı. Yoğun koşturma arasında istediğim kadar kitap okuyamıyorum, spor yaparken bir yandan da kitap dinliyorum. Zaman su gibi akıp gitti bugün. Önce Oğuz Atay’ın Demiryolu Hikayecileri‘ni dinledim, daha sonra ise Barış Özcan’ın Kır Zincirleri videosunu.

Günlük en az yazma limiti koymuştum fakat her gün daha uzun yazmaya başladım, umarım bu azalmadan devam eder.

Yorumlar

5 Yorum

Neden Blog Yazıyorum ve Yazmalıyım - Yer Üstünden Notlar

[…] blog yazmak üzerine yazılmış yazıların bağlantılarını bırakıyorum. Hasan Yaşar – Yazmanın Gücü, Haydi Sen de YazFırat Demirel – Yazmak Lazımİdil Ceren Yılmaz – İnsanlar Neden Yazmak […]

Bu olağanüstü durumdan sonra ne yapmalıyız? - Hasan Yaşar

[…] « Kelebek Etkisi ve Yolun Güzelliği Girişimciler için Kısa Kısa Vergiler » […]

Mesut Ulusoy

hocam çok güzel bir paylaşım yapmışsınız, hiç durmadan okudum teşekkür ederim

Ozan

Filmi uzun yıllar önce izleyip, doğruluğuna inananlardanım. Hatta sıkça örnek olarak insanlara anlatırım…

Murad

Elinize sağlık güzel bir yazı olmuş. Tek sorun 🙂 yazı fontu. Tırnaklı yazılarda sorunum var biraz 🙂


Yorum yap